13 Şubat 2009 Cuma

sevinç

DOLAP

Baba, dedim, nasıl oluyor?
Arabadaydık. Babam telefonda onunla konuşuyordu. Sesi kısıktı, pek bir şey anlamıyordum konuşmasından.
Kapatıyorum canım, dedi. Bana döndü: Ne nasıl oluyor yavrucuğum?
Bazen bir şeyler istiyorum. Sana anlatıyorum. Sonra onu okuldaki dolabımda buluyorum baba. Nasıl oluyor?
Babam arkasını dönüp bana baktı. Araba kullanırken yapmaz bunu oysa.
Sen derslerini çalışıyorsun ya, ne dilersen oluyor yavrucuğum, dedi. Bunu anlamayacak ne var?
Okulu da dersleri de sevmiyordum aslında. Okulun en güzel yanı, dolabımda bulduğum armağanlardı.
Baba ama bazen kendi kendime bir şeyler diliyorum, ertesi gün dolabıma baktığımda orda olmuyor. Sana söylediklerimiyse dolabımda buluyorum.
Yavrucuğum, dedi babam… Sesi nasıl da canlıydı. Yine telefonuna uzandı. Şimdi söyle canım!
Babam bir benimle bir de telefondakiyle böyle konuşuyor. Acaba o da mı babamın kızı?
Dayanamadım sordum: Baba o konuştuğun da senin kızın mı?
Ben kapatmalım, dedi. Bana döndü yine. Nerden çıkardın bunu Nurum? Gülüyor. Gülmesi iyi. Babam çoğu zaman sakindir. Sesini yükseltmez. Ama çok az gülüyor. Özellikle sabahları beni okula bırakırken gülüyor. Babam beni bıraktığı için mi seviniyor? Bunu sormalıyım:
Baba beni okula bıraktığın için mi mutlusun?
Nurum seninle ben her zaman mutluyum.
Demek yüzündeki değişim benimle ilgili değil. Ben, her zamankiyim.
Beni bıraktıktan sonra işe gittiğine göre işi onu bizden daha mı mutlu ediyor?
Baba akşamları neden böyle mutlu değilsin?
Yoruluyorum işyerinde meleğim.
Anlaşıldı, onu mutlu eden işi de değil. Demek ki…
Baba, dedim, sabahları hep sen onu arıyorsun. O neden seni aramıyor?
Babam sorarcasına aynadan bana baktı. Ben seni arıyorum, annem seni arıyor, teyzem, halamlar, anneannem… herkes seni arıyor. O seni neden aramıyor baba? Bir kere de o arasın.
O arayamaz kızım, dedi.
Neden baba? Çok mu küçük? Aramayı bilmiyor mu?
Babam yanıtlamadı. Ama ben o konuştuğu kişinin çok küçük olduğuna karar verdim. Benden küçük olmalı. Öyleyse kesin kızıdır. Benim bilmediğim bir kızı var. Annem de mi benden saklıyor? Öyle ya, babamın kızıysa, annemin de kızıdır.
Arabadan inerken aklım karışıktı. Babam seslendi: Öpüşmüyor muyuz?
Sen şimdi öteki kızına gidersin, onunla öpüşürsün, dedim. Kırgındım. Babam öyle çok güldü ki kırgınlığım daha da arttı. Arabadan indi. Geldi beni kucakladı. Sıktı, sıktı. Kalbinin sesini duydum.
Akşam uykum geldi, babam eve gelmedi.
Annem televizyon izliyordu. Anne arayalım mı babamı, nerde kaldı? Babamın toplantısı varmış, geç gelecekmiş.
Annemin bana bakmadan konuşması bu kez canımı yaktı. Tabi, dedim, çocuk var çünkü karşınızda.
Hırsla yastıkları yere fırlattım. Çığlık çığlığa bağırdım. Bir kızınız daha var değil mi? Benden niye saklıyorsunuz?
Annem nerden çıkardın ne kızı dedikçe daha çok bağırıyordum: Babam her sabah onu arıyor.
Annem şaşkınlıkla yüzüme baktı.
Anne, dedim, onu da beni sevdiği gibi seviyor. Benimle konuştuğu gibi konuşuyor onunla. Ağlamaya başladım. Sabahları onu arıyor anne. Babam arıyor. Her sabah. Onunla konuşurken gülüyor. Anne sen de arıyor musun onu?
Annem bir koltuğu çöktü. Sessizliğe gömüldü. Odama gittim. Ağladım biraz. Çıktım sonra. Annem telefonda biriyle konuşuyordu. Teyzemle. Sabahları erken çıkıyordu, sonra dönüp Nur’u alıyordu. Nur’un okuldaki dolabına bir şeyler bırakıyorum diyordu sorduğumda. Demek onu görmeye gidiyormuş.
Nasıl yani? Onları babam mı dolabıma bırakıyordu? Niye evde vermiyordu ki bana?

Ertesi sabah babamı görmedim. Artık bizimle yaşamayacaktı. Onunla hafta sonları görüşmeye başladık. Bazen okuldaki dolabımda armağanlar buluyordum. Anlıyordum ki babam gelmiş. Anlıyordum ki babam beni düşünüyor.

Bir sabah servisten indim. Babamı gördüm. Okuldan çıkıyordu. Yanında bir kadın vardı. Babama baktığımda, yüzünden, yanındaki kadının sabahları konuştuğu kişi olduğunu anladım. Babam gülüyordu. Anlamadığım iki şey vardı: Koca kadın telefon etmeyi bilmiyor muydu, bir. İkincisi, madem babamın başka kızı yoktu, öyleyse annem niye babamdan ayrıldı?
Annemin babama haksızlık ettiğine karar verdim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder