13 Şubat 2009 Cuma

sinir

YUMURTA

Kabahat bende. Çocuk defalarca yalvardı: Ne olur gitmeyeyim anne. Ne olur!
Ne var canım, dedim, komşulukta lafı mı olur.
Benim adamın canı ayran çekti, evde de yoğurt kalmamış. Git dedim iste Ayşe Yengenden.
Odunun iyisi meşe, evin iyisi köşe, kadının iyisi Ayşe. Değil mi ama?
Çocuk geldi iki gözü iki çeşme. Elindeki tası yere fırlattı.
Ne oldu, dedim. Benim oğlum pek sinirli değildir. Ne oldu?
Anne, dedim sana yollama beni diye.
Israr ettim. Sonunda söyledi: Anne köpeğe verdikleri tasla verdi bana.
Vay seni Sidikli Ayşe vay! Dayanacağım kapısına ama kabahat bende. Hayır kendim de gitmedim. Bu fakirim dedi kaç kere gitmeyeyim diye.
Sabaha kadar söylendim durdum.
Ertesi gün öğlene doğru Mustafa'nın sesini duydum kapıda. Anası gibi kırmızı kafalı! Birden sinirim tepeme çıktı ya, onun ne günahı var. Kapıyı nasıl da yumrukluyor:
Zehra Yenge! Açsana!
Açtım.
Ne oldu Mustafa? dedim. İstemesem de sesim dargın çıkıyor.
Hiiç, dedi, ağbi yok mu, oynamaya geldim.
Nasıl diyeyim şimdi ağbin anana kızdı, seninle oynamaz diye.
Öyle kalakaldım kapıda. Mustafa hemen sezdi bir şey var, kırmızı kirpikleri iyice koyulaştı. Benim adamın sesi geldi içerden o sıra. İnliyor.
Mustafa'nın gözleri açıldı: O ses ne Zehra Yenge?
Muzaffer Dayının sesi o, dedim.
Ne yapıyor, dedi.
O şaşkın kocaman gözleri, o çilli çilli suratı... Anasına kızıp çocuğu azarlamak olur mu ki...
Napıcak, dedim. Yumurtluyor.
Nee! dedi.
Onun gözlerinde gördüğüm merakla sinirim uçtu gitti. Gülümsedim.
E dedim senin baban yumurtlamıyor mu? Bekle hele.
Gittim mutfaktan kocaman bir yumurta getirdim.
Al dedim, Muzaffer Dayının yumurtası. Ağbine yumurtlamıştı ama sen al. Git anan pişirsin sen ye bunu.
Çocuk aldı yumurtayı koşa koşa eve gitti.
Aradan üç dört gün geçti geçmedi, Ayşe bir sabah erkenden kapımda bitti.
Zehraa, dedi, Zehraa kurbanın olayım bir şey de şuna.
Yanında Mustafa gözleri ağlamaktan şişmiş.
Geçen buna yumurta vermişsin, Muzaffer Dayın ağbine yumurtluyor demişsin. Kaç gündür ağlamaktan ne yedi ne içti. Benim babam neden bana yumurtlamıyor diye tutturdu. Elini ayağını öpeyim Zehra de şuna bir şey.
Mustafa'yı tuttum kolundan. Gel sen oğlum, dedim, gel ikimiz azıcık konuşalım. Baktım Ayşe eşikte duruyor, ne içeri ne dışarı.
Sen de gel Ayşe, dedim. Gel buz gibi ayran var dolapta. Hararetimizi alır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder